12 Şubat 2014 Çarşamba

BİR ŞEYİN TEPE NOKTASI, AYNI ZAMANDA O ŞEYİN İNİŞE GEÇİŞİNDE DE BAŞLANGIÇ NOKTASIDIR

BİR ŞEYİN TEPE NOKTASI, AYNI ZAMANDA O ŞEYİN İNİŞE GEÇİŞİNDE DE BAŞLANGIÇ NOKTASIDIR
Mak. Yük. Müh. Ahmet YALVAÇ
            Sevgili ANAYURT Okurları, bir seçim dönemini daha geride bıraktık. Bu  gün, yaşadığımız seçim kampanyası, seçim sonuçları ve sonrası hakkındaki yorumumu sizlerle paylaşmak istiyorum
            İktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi AKP % 50 ye yakın oy almasına, tek başına iktidar olmaytı garantilemiş olmasına rağmen , başta kendi halkına ve Yabancı Devletlere verdiği sözleri yerine getiremeyeceği , getirmekte zorlanacağı için kısa zamanda başarısız bir konuma düşecektir. Onun için Bir Şeyin Tepe Noktası, Aynı Zamanda O Şeyin İnişe Geçişinde de Başlangıç Noktasıdır başlığını attım.. Bu konuda daha fazla bilgiyi de makalenin sonuna doğru vermeye çalışacağım.
           Bu itibarla ben 2013 yada 2014 yılında Mahalli İdare Şeçimleri ile birleştirilmiş bir Erken Genel Seçim olacağını düşünüyorum.
            Siyasi parti liderleri,seçim kampanyası süresince şu sorunu şu şekilde halledeceğim gibi, somut plan ve projeye dayalı söylemlerde bulunacakları yerde , genelde birinin söylediğine diğeri laf yetiştirmeyi tercih etti. Bu itibarla ben seçim kampanyasını bir AŞIKLAR ATIŞMASI olarak nitelendiriyorum. Ben önceki seçimlerde de hep böyle olduğunu gördüm . Bu itibarla liderlerin seçim konuşmalarının genelde bir ceviz kabuğunu bile doldurmadığını söyleyebilirim
            Siyasi parti liderleri,birbirlerine laf yetiştirecekleri yerde, eğer televizyon ekranlarında birbirleri ile sorunları tartışmış olsalardı, bizlerde kimin daha bilgili,daha tecrübeli ,daha donanımlı, kimin doğru kimin yalan yada yanlış söylediğini öğrenme imkanı elde ederdik. Böyle bir seçim kültürünü maalesef daha kazanamadık.
            Televizyon ekranlarında tartışmanın şöyle bir faydası var:
           Konumunuz ya da rütbeniz ne olursa olsun, orada tek başınasınız. Eğer bir konuda uzman değilseniz yüzeysel bilgilerle, yada size aktarılan  bilgilerle öyle bir an gelir ki tıkanır kalırsınız.
            Adalet ve Kaklıma Partisi Genel Başkanı ve Başbakanımız Sayın Recep Tayip ERDOĞAN, CHP Lideri sayın Kemal KILIÇDAROĞLU nun bir televizyonda tartışalım teklifine olumlu cevap verseydi, Halkımız iki liderin bilgi tecrübe, kabiliyetleri hakkında daha doğru bir değerlendirme yapma imkanına sahip olurdu. Böylece İktidarın uygulamaları hakkında da gerçekleri öğrenme fırsatına sahip olurduk. Gelişmiş Batı Demokrasilerinde seçim kampanyaları bu şekilde yürütülüyor
           Elektrik brim fiatları yüksek. Sanayi ve üretim sektörü girdi maliyetlerinin yüksek olmasından dolayı ya düşük kapasitede çalışıyor, ya kapanıyor, ya da fabrika sahibi fabrikasını söküp başka ülkelere taşıyor. Bu yüzden işşizlik te sürekli artıyor. Ucuz olması dolayısı ile piyasayı Çin malları istila etti.İhtiyacımız olan hayvanı bile yetiştiremedik,bu yüzden ta Avustralya dan uçaklarla ANGUST inekleri getirttik.Dünyanın öbür ucundan, üstelik uçakla gelmesine rağmen bizim yetiştirdiğimiz hayvanlardan daha ucuza nasıl geldiğini, hayvancılığımız açısından hiç  sorgulamadık.Hızlı tren dedik;mevcut demir yolu ve vagonlar eski olmasına rağmen lokomotifin gaz çubuğunu çekip , hızını artırdık. Sonuçta tren yüksek hız nedeni ile virajı alamayıp devrildi ve 36 vatandaşımız hayatını kaybetti, suçu makinistte bulduk. Daha önce dışarıya pamuk satmamıza rağmen, yurt dışından pamuk, mısır ithal ettik. Demokrasi demokrasi dedik,askerimizi, polisimizi, vatandaşımızı katleden PKK lı militanları bayram havası içerisinde karşılarken,onlarla mücadele eden Komutanlarımızı, Subaylarımızı bir kulp takıp ceza evlerine tıktık.. Komşularımızla sıfır sorun politikası dedik, Ermenistan yüzünden Azeri kardeşlerimizi gücendirdik, ve doğal gazı daha pahalıya alır olduk. Avrupa Birliğine girme uğruna, başta Yunanistan ve Avrupa Birliği Devletlerine büyük tavizler verdik. Ama tavizler vermekle bir şey elde edemeyeceğimizi acı örneklerle tekrar tekrar yaşadık. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti KKTC nin  Avrupa Birliğine sokulacağı vaatlerine kanıp, referandumda KKTC vatandaşlarının  evet demeleri hususunda Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti olarak baskı yaptık. KKTC liler evet demesine rağmen, Avrupa Birliğinin sözünde durmadığını tekrar gördük. Eğer Rumlar referandumda hayır demeselerdi, bugün Kıbrıs ta elimizden gitmişti.Davosta ONE MİNUTE dedik, İsrail Akdeniz de uluslar arası sularda Mavi Marmara  gemimize baskın yapıp 9 vatandaşımızı katletmesi karşısında Hükümet olarak bir şey yapamadık, olanları sineye çektik. En sonunda da Yunanistan ın Ege Denizinde bulunan 2 adamızı; Bulamaç ve Eşek Adalarını 2004 te işgal ettiğini öğrendik. Ama Hükümetin işi lafla geçiştirdiğini gördük. Daha bir çok soru ve sorunlar…!
           Bu soru ve sorunlar cevapları ile ekranlarda tartışılmalıydı. Ben Sayın Başbakanımızın bu sorulara inandırıcı ve tatmin edici cevaplar  veremeyeceğini düşündüğü için,ekranlarda tartışmak istemediğini düşünüyorum
            Demokrasilerde şeffaflık esastır. Ve Hükümetin Başı yapılan uygulamalardan birinci derecede sorumludur. Sonra kimse yoğurduna ekşi demez. Bu itibarla sıradan bir vatandaşımız uygulamalarla neyin doğru, neyin yanlış olduğunu nereden bilecek?
            Bu itibarla Hükümetin Başının yapılan icraatları serbest atışlarla miting meydanlarında anlatması doğru bir yöntem değildir. Sonra bu miting meydanlarında aksi bir fikir beyan edenlerin, yada soru soranların başlarına neler geldiğini biliyoruz.
            Sonra Sayın Başbakanımızın seçim öncesinde anlattıkları ile, mitinglerde söyledikleri arasında üslup ve içerik açısından bir fark yok.
            Bu itibarla bu seçim döneminde de bir aşıklar atışması dinledik. 4 Yıl bunun için mi bekledik, yazık….! ?        
            Halkımızın çoğunluğu ise meydanlarda serbest atışlarla söylenenlerin çoğunu maalesef doğru sanıyor.. Bu itibarla Demokrasinin daha çok gerisinde olduğumuzu söylemek zorundayım.
            MANTIKLA DÜŞÜNMEKTEN UZAK,DUYGULARI İLE HAREKET EDEN BİR TOPLUM HALİNE GELDİK
            Benim ne Sayın Başbakanımıza, nede Onun Partisine özel bir kinim, garazım yok. Bir Yüksek Mühendis , bir aydın kişi, bir yazar olarak,Halkımıza doğruları söylemek adına bazı tahlillerde ve eleştirilerde bulunmak istiyorum. Bu itibarla yazdıklarımın yanlış anlaşılmamasını istiyorum
           Sonra ben İslamın özüne inanan Merkez Sağda  bir kişiyim .Bu itibarla Dinle, İmanla bir sorunumun olduğu da düşünülemez.
            Bu kısımda  Adalet ve Kalkınma Partisi AKP nin seçimde % 50 ye yakın oy almasında, Din eksenli telkin ve söylemlerle beyni yıkanıp robotlaştırılan insanların ne kadar etkili olduklarını  vurgulamak istiyorum
            Adalet ve Kalkınma Partisi AKP nin Din eksenli ideolojik bir parti olduğunu herkes biliyor.
           Sayın Başbakanımız bu Partinin başına geçtiğinden bu yana,hoşuna gitmeyen yada aleyhine karar çıkaran yargı elemanlarını, hoşuna gitmeyen beyanat veren , yada eleştiride bulunan önemli kişi ya da kurumları hep Din ve İnanç fakiri yada karşıtı anlamına gelen ifadelerle suçladı. Bu gibilere söylemediğini bırakmadı. Onları taraf tutmakla, yada darbecilikle suçladı. Bu gibilerin kendisinin iş yapmasını hep önlemeye çalıştıklarını vurguladı
            Dini bütün ve muhafazakar, ama düşük eğitimli saf vatandaşlarımız, Müslüman ve dindar olduğu  düşüncesiyle Sayın Başbakanımızın  her söylediğine inanır oldular. AKP dışında diğer Partileri inançsız, yada Din karşıtı olarak görmeye başladılar
            Gençlerimize, iyilik meleği sıfatı ile Ağabeyi ve Ablalar olarak yaklaştılar. Onlara bedava ders verdiler,yurt ve parasal sorunlarını haletliler. Ama sonunda Dini telkinler kullanılarak bu gibi kişileri istenilen tarafa yönlendirilebilen robotlar haline getirdiler
            Bedava gazete dağıttılar,televizyon yayınları ile insanların beynini yıkamaya, onları yönlendirmeye çalıştılar
            Yiyecek, içecek, giyecek ve kömür yardımı ile insanları kendilerine hem muhtaç ettiler, hemde kendilerine bağladılar
            Peki şimdi soruyorum; beyni yıkanan, robot haline getirilen, yapılan para ve diğer yardımlarla kendilerine bağlanan vatandaşlarımız, Hüklümetin uygulamalarını eleştirebilir mi, ya da bu gibi kişiler , başka bir Partiye oy verir mi, ya da buna denebilir mi ?
            Tabiî ki burada istediği amaca ulaşmak için AKP nin başta Milli Eğitim, YÖK, Yargı sistemi ve diğer önemli kurum ve kuruluşları, amaçlarına ulaşmak için çalıştıkları da herkes tarafından bilinen bir husustur.
            Bu şartlar altında alınan neticeyi yadırgamamak lazım.
            AKP NİN ALDIĞI OYU  DEMOKRASİNİN ZAFERİ OLARAK NİTELENDİREBİLİR MİYİZ ?
            Halkımızın önemli bir kısmı, Başbakanımız Sayın Recep Tayip ERDOĞAN a kişisel olarak sempati duyabilir, ama bütün olumsuz faktörlere ,bütün yıpranmışlığına ,olumsuz tabloya rağmen, her defasında oyunu artırarak üst üste üç defadır seçimi kazanmasını, sadece demokrasinin zaferi olarak düşünürsek , yanlış bir yargıya varmış oluruz
           AKP nin, Amerika Birleşik Devletlerinin Irak ı işgali öncesinde ve yaratılan ekonomik kriz neticesinde kurulduğunu düşünürsek, ip uçlarından birini yakalamış oluruz. Demokrat Parti Genel Başkanı sayın Namık Kemal  ZEYBEK te, AKP nin ABD tarafından kurulduğunu örnekler le açıkladı. Bu itibarla AKP nin seçimi kazanması için, ABD tarafından her türlü ayarlama ve desteğin yapılabileceğini düşünmek mümkün
            MHP nin baraj altında kalması için yapılan olumsuz  faaliyetleri, kaset skandalını bu kampanya içinde değerlendirmek lazım. Milletimiz kurulan tuzağı gördü, ve MHP yi seçim barajı altında bırakmadı
           Ölmüş insanların adına bile seçmen kartının çıkartıldığı, mükerrer oy kullanıldığı, bilgi sayar sistemi ile sonuçların ayarlandığı yönünde çeşitli iddialar var.Daha neler neler   !
            Eğer bu seçimi de alamazsa, hakkında daha önce düzenlenmiş dosyalardan dolayı dokunulmazlığının kaldırılacağını, ve Yüce Divana gönderileceğini Sayın Başbakanımız Recep Tayip ERDOĞAN bildiği için, bu seçime çok yüklendi ve bütün imkanlardan yararlandı….Bunu da unutmamak laım.
            BUNDAN SONRASINDA NELER OLABİLİR?
           Sayın Başbakanımızın, gerek seçilmeden önce , gerekse seçildikten sonra,Yabancılara ne gibi sözler, ne gibi tavizler verdiğini bilmiyoruz. Bu yüzden yakında , verilen sözlerin yerine getirilmesini Sayın Başbakanımızdan talep edeceklerdir. Bu itibarla hem Sayın Başbakanımızı, hem de bizleri  çok zor günlerin beklediğini söyleyebilirim.
            Yabancıların isteklerinin karşılanamayacağı anlaşılınca da, bir erken Genel Seçim kaçınılmaz olacaktır

           Saygılarımla, (ANAYURT GAZETESİ; 17 Haziran 2011 Cuma)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder